74 yaşındaki Ahmet Yılmaz, 66 yıldır babasından öğrendiği geleneksel yöntemlerle yaptığı işini, artık oğluna bırakmanın heyecanını yaşıyor. Aile mesleği olan marangozluğu 8 yaşında babasıyla birlikte öğrenmeye başlayan Yılmaz, o günden bugüne birçok ustalık ve bilgi biriktirdi. Bugün, sadece mesleği devretmekle kalmayıp, aynı zamanda bu sanatı sürdürmenin değerini de gelecek nesillere aktarmaya kararlı.
Ahmet Yılmaz, marangozluğun sadece bir meslek değil, aynı zamanda bir sanat olduğunu vurguluyor. “Babamdan öğrendiğim her bir detay, bu işin ruhunu anlamama yardımcı oldu,” diyor Yılmaz. Mesleğe olan tutkusu, sadece ağaçla değil, aynı zamanda insanlarla da olan ilişkilerinden besleniyor. Müşterileriyle olan uzun süreli dostlukları, onun için işten daha fazlasını ifade ediyor. Yılmaz, “Her yaptığım işte bir parçamı bırakıyorum. Bu, sadece bir masa ya da sandalye değil; yıllardır kurduğum iletişim ve ilişkilere dair bir anı,” diyor.
Aile mesleğini sürdürmenin, kültürel ve sosyal önemi de hanesi için oldukça büyük. Yılmaz, “Geleneksel yöntemler, zamanla kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya. O nedenle oğlumu eğitmek ve bu sanatı yaşatmak benim için çok önemli. Herkesin unuttuğu bu eski usuller, aslında modern hayatın karmaşasında kaybolmamalı,” şeklinde düşüncelerini aktarıyor.
Oğul Emre Yılmaz, babasının izinden gitmenin gururunu yaşıyor. 30 yaşındaki Emre, küçük yaşlardan beri babasının atölyesinde büyüyerek, bu işe olan ilgiyi ve sevgiyi geliştirdi. “Baba mesleğinin püf noktalarını öğrenmek için saatlerce babamla vakit geçirdim. Onun yanında çalışarak sadece marangozluğu öğrenmekle kalmadım, aynı zamanda bir yaşam felsefesi de edindim,” diyor Emre. Eğitimine devam eden Emre, modern teknikleri geleneksel yöntemlerle birleştirerek, ailesinin mirasını geleceğe taşımayı hedefliyor.
İşleri modern teknolojiyle birleştiren Emre, atölyeyi daha verimli hale getirmek için yeni makineler ve yazılımlar kullanıyor. Ancak Emre, bunun yanında babasının eski el aletlerini ve tekniklerini de unutmamak için çaba gösteriyor. “Geldiğim nokta, benim için sadece bir meslek olmaktan öte. Bu iş, benliğimin bir parçası ve mirasım,” diyerek, babasının öğretilerinin ne kadar derin olduğunu vurguluyor.
Aile boyu süren bu mirası yaşatmak istemeleri, Yılmaz ailesinin geleneksel değerlere olan bağlılıklarını gösteriyor. Ahmet Yılmaz, oğlunu övmekle kalmayıp, ona yeni nesil marangozların dikkat etmesi gereken değerleri de aşılıyor. “İşimizi kaliteden asla ödün vermeden yapmalıyız. Müşterilerimize karşı dürüst olup, güven oluşturmalıyız. Bu da aile geleneğidir,” şeklinde açıklıyor.
Yılmaz ailesinin marangozluk hikayesi, yalnızca bir meslek aktarımından ibaret değil. Aynı zamanda bir yaşam biçiminin, bir kültürel mirasın ve insanlar arasındaki bağların nasıl yaşatıldığının da bir örneği. Yılmaz’ın, mesleğini devretmek üzere yaptığı hazırlıklar, diğer zanaatkarlar için de ilham verici bir hikaye oluşturuyor. 66 yıllık deneyimiyle, sadece işini değil, aynı zamanda aile değerlerini de geleceğe taşıma arzusundalar.
Bu hikaye, yalnızca bir emeklilik ve devir teslim olmanın ötesine geçiyor. Yılmaz ailesi, tarihin bir parçası olarak, geleneksel marangozluğun önemini tüm dünyaya duyurmayı hedefliyor. Aile bağları, zanaat kariyeri ve gelecek nesillere aktarılan deneyim, onları sadece bir marangoz değil, aynı zamanda bir kültür elçisi yapıyor. Ahmet Yılmaz ve oğlu Emre’nin öyküsü, zanaat dünyasında yankı bulmaya devam edecektir.