Gazze'de yaşanan çatışmalar, uluslararası kamuoyunu derinden sarsan bir insani kriz haline geldi. Kapsamlı bir şekilde ele alınması gereken bu trajedinin son halkası, otopsi raporlarının yayımlanmasıyla daha da gün yüzüne çıktı. Yayımlanan rapora göre, sağlıkçıların başlarına kurşun isabet etmesi, muhalif güçlerin acil yardım ekiplerine yönelik sistematik saldırılarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bu durum, Gazze'deki insanların sağlık hizmetlerine erişiminin yanı sıra, uluslararası insani hukukun ihlali açısından da ciddi bir sorun teşkil ediyor.
Son günlerde ortaya çıkan otopsi raporu, çatışma bölgelerindeki sağlık çalışanlarının durumunu çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor. Raporu hazırlayan sağlık otoriteleri, birçok sağlık çalışanının başından vurularak hayatını kaybetmesinin yanı sıra, yaralanmaların da sıklıkla hedef alınan diğer vücut bölgelerinde yoğunlaştığını belirtiyor. Bu tür vakalar, hem acil sağlık hizmetlerinin sunumunu hem de cumhuriyetin temel değerlerini tehdit eden bir durum olarak kabul edilebiliyor. Özellikle sağlık çalışanlarının çatıların üzerindeki keskin nişancılar tarafından hedef alınmasının, bu kişilerin görevleri gereği mezuniyetlerinin olduğu düşünülürse oldukça korkutucu olduğu vurgulanıyor. Sağlık hizmetleri, çatışma esnasında bile büyük bir özveri ile görevini sürdürmeye çalışıyor; ancak, olası kayıplar ve saldırılar, söz konusu çalışanların güvenliğini ciddi biçimde tehlikeye atıyor.
Gazze'deki bu trajik olaylar, uluslararası camiada geniş yankı buldu. Birçok insan hakları kuruluşu, bölgedeki sağlık çalışanlarına yönelik saldırıların kabul edilemez olduğunu belirterek, bu durumun derhal durdurulması gerektiğini vurguladı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) bu konudaki kaygılarını dile getirerek, sağlık çalışanlarının güvenliğinin sağlamanın sadece bir sağlık meselesi değil, aynı zamanda bir insan hakkı meselesi olduğunun altını çizdi. Sağlık uzmanları, hastalarına yardım etmeye çalışan sağlık hizmeti çalışanlarının savaş zamanında dahi korunması gereken birer sivil aktör olduğunun altını çizerken, hususi bir koruma isteyen bu kişilerin korunmaksızın hizmet vermeye çalışmaları ise büyük bir tehlike arz etmekte. Sağlık çalışanlarının bu tür saldırılara maruz kalması, sadece kendileri için değil, aynı zamanda toplumun sağlık sistemi için de ağır sonuçlar doğurabilir.
Sonuç olarak, Gazze’deki katliamın otopsi raporu, sağlık çalışanlarının karşılaştığı güçlükleri ve tehditleri gün yüzüne çıkarırken, uluslararası toplumu bu konuda harekete geçmeye ve yanıt vermeye zorlayan bir belge niteliği taşımaktadır. Gazze’nin sağlık sisteminin çöküşü, sadece orada yaşayanlar için değil, bölgedeki her bireyin sağlığı ve geleceği için tehdit oluşturmaktadır. Sağlık çalışanlarının korunması ve görevlerini güvenli bir şekilde yapabilmeleri için gerekli önlemlerin alınması, sadece bir toplumun değil, tüm insanlığın ortak sorumluluğudur. Tüm bu yaşananlar, yalnızca Gazze için değil, dünya genelindeki sağlık hizmetlerinin nasıl işlediğine dair önemli bir uyarı niteliğindedir.