Son günlerde, birçok kiracının yaşadığı kâbus halini alan bir durum, dikkatleri üzerine çekiyor. Bir bina sahibi, binasına kiracı olarak yerleşen insanlarla adeta savaş açmış durumda. Ayakkabılarının ortadan kaybolması, kargolarının sahiplerine ulaşmaması ve evlerinin camlarına taş atılması gibi olaylar, kiracıların yaşamını çekilmez hale getiriyor. Bu durum, sadece bölgedeki kiracıları değil, aynı zamanda toplumda kiracılık ve mülk sahipliği ilişkisinin nasıl bir sorun haline gelebileceğini gözler önüne seriyor.
İstanbul'un kalabalık bir semtinde bulunan bir apartmanda yaşayan kiracılar, bina sahibi tarafından sürekli olarak rahatsız edildiklerini iddia ediyorlar. Sermaye sahiplerinin kiracılara karşı sergilediği bu olumsuz tavırlar, hak ihlalleri ve duygusal baskılarla birleşince, kiracılar için dayanılmaz bir ortam yaratıyor. 'Sözleşmemizin bitmesine rağmen kiracıları zorla çıkarma çabası içerisine girdi' diyen ev sahibi, kiraları artırarak kiracıları evden çıkarmak amacıyla çeşitli yollar deniyor.
Konu ile ilgili bir kiracı, yaşadığı durumu şöyle anlatıyor: "Bir sabah kapımın önünde bulduğum ayakkabılarımın kaybolmasıyla güne başladım. Daha sonra, komşularımın kargolarının kaybolduğunu öğrendim. En son yaşanan olayla birlikte, her akşam camımızın kırılma riskiyle karşı karşıya kalmaktayız." Bu gibi olaylar, binanın içindeki gergin atmosferi her geçen gün daha da artırıyor. Kiracılar, sürekli olarak tedirgin bir şekilde yaşarken, ev sahibinin keyfi ve yıkıcı saldırıları korku dolu anlar yaşatıyor.
Bu durum, yalnızca kiracıların yaşam kalitesini düşürmekle kalmıyor; aynı zamanda ev sahibi-kiracı ilişkisini de ciddi anlamda sorgulattırıyor. Kiracılar, haklarını aramak istediklerinde, birçok yasal prosedür ile karşı karşıya kalıyorlar. Kiracılar, avukata başvurmadan önce şikâyetini iletecekleri bir merci bulamadıklarını ifade ediyor. Türkiye'de kiracıların haklarını korumaya yönelik hukuki mekanizmaların yetersizliği, sorunu daha da karmaşık bir hale getiriyor.
Öte yandan bu olay, kiracıların sosyal ilişkilerini ve psikolojik durumlarını da derinden etkiliyor. Binada yaşanan gerginliğin yanı sıra, komşuluk ilişkileri de zarar görüyor. Kiracılar, komşları ile olan bağlantılarını zayıflatacak kadar bunalmış durumda. Bir kiracı, “Eskiden birlikte çay içtiğimiz komşularımızla artık konuşamıyoruz. Huzur kalmadı!” diyerek durumu dile getiriyor. Bu durumda, yalnızca ekonomik değil, sosyal bir çöküntü de söz konusu hale geliyor.
Sonuç olarak, kiracıların maruz kaldığı bu olumsuzluklar, Türkiye genelinde mülkiyet-yönetim ilişkilerini sorgulatıyor. Kiracılar; Ayakkabılarının, kargolarının ve güvenliklerinin tehlikede olduğunu biliyor. Fakat yapacakları tek alternatif, isyan etmekten başka bir şey değil. Hem mülk sahipleri hem de kiracıların birbirine karşı daha anlayışlı olması, bu gibi durumların önüne geçilmesi açısından önemli.
Sosyal medya üzerinden duyurular yapan kiracılar, yaşadıkları bu adaletsiz durumu daha geniş kitlelere iletmek için çeşitli kampanyalar başlatma kararı aldıklarını belirtiyorlar. Bu sorunların çözülmesi için gerekli adımlar atılmadığı sürece, kiracılar için yaşam aşkın bir kabusa dönüşmeye devam edecektir.